Ülke geneline bahar geldi.

Nisan yağmurları yağıyor.

Mayıs ayına giriyoruz.

İnsanlarımız baharı görmeden yaza girecekler gibi.

Kırşehir’de de bahar açılın ben geliyorum, virüs mirüs dinlemem diyor.

Kırşehir’in etrafını çevreleyen dağlarda taze otların hoş kokuları tüm bölgeyi sarmış durumda.

Ekiz Arasın da, Dinekbağ da, Kındam da, papatyalar çimenlerde hadi gel var mısın seviyor, sevmiyor oynayalım derken.

Aileler evlerde, çocuklar odalarda.

Erguvanların mavisi sanki gökyüzünü yere indirmiş gibi.

Dinekbağ yeşilliğe büründü.

Çoktan erik ağaçları gelinliklerini giydi.

Elma, kiraz, armut, kayısı çiçek bahçesi gibi oldu, yaprağa döndü.

Ihlamur ve Dut ağaçları yaprak açmak için sabırsızlanıyorlar.

Ceviz ağaçları her an patlayacak gibi duruyor.

Toprak domates, biber fideleriyle buluşuyor.

Kavun, karpuz, mısır, patates, soğan ekiliyor.

Ağaçlarda saka kuşları cıvıl cıvıl, yuva yapıyor.

Sabaha karşı bülbüller en güzel şarkılarını söylüyor.

Leylekler, kırlangıçlar yuvalarına malzeme taşımanın telaşını yaşıyorlar.

Atmaca, şahin Kervansaray dağlarında kanat çırpıyor.

Keklikler Baranlı dağlarında ötüşüyor.

Altmış beş yaşın üstündekilerle, yirmi yaşın altında olanlar tüm bu uyanışı pencereden, balkondan seyretmekle yetiniyorlar.

Altmış beş yaş gurubu bugüne kadar baharı doyasıya yaşadı, gençlerin işi zor.

Daha doğrusu baharı ne kadar engelleyebiliriz ki; insanoğlunu dize getiren virüs doğanın canlanmasına ve hayata egemen olmasına engel olamıyor.

Anlaşılan virüs de doğanın bir ürünü gibi.

Ama er geç insanoğlu diğerlerini nasıl kontrol altına aldıysa bunu da başaracaktır.

Yeter ki; biraz sabırlı olun diyor Allah.

Allah yeryüzünü sadece şöyle bi virüsle salladı, artçı bir deprem gibi hissedin dedi.

Ey zalim yöneticiler Kendinize gelin ölümü unutmayın.

Yaratılmışlara haksızlık, zülüm yapmayın.

Allahın Adaletini yeryüzüne hâkim kılın.

Yoksa bu virüs belasından başınızı alamazsınız diyor.

Baharı, yazı, kışı göremezsiniz, evlerde hapis olursunuz diye uyarıyor.