BİLECİK’TEN YAYILAN DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRASLAR
“Ey oğul, artık Bey’sin! Bundan sonra öfke bana, uysallık sana. Gücenme bize, gönül alma sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoş görmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana.” İşte, Bilecik denince akıllara hemen Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye vasiyet ettiği bu sözler gelir.

600 yıl boyunca üç kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun doğduğu bölge tam da Bilecik sınırları içindeydi. Ertuğrul Gazi liderliğindeki Kayı Türkleri, Bilecik’in Söğüt ilçesinde kurdukları 400 çadırlık bir uç beyliğinden Osmanlı Devleti’ni çıkarmışlardı.

Daha eskilere gidildiğinde Hititler’den Frigler’e Romalılar’dan Bizans’a onlarca medeniyeti ağırlamış bu kent tarih meraklıları için tam bir cazibe merkezi. Hem arkeolojik hem de etnografik incelemeler yapmak için Merkez ilçesinde bulunan Bilecik Müzesi en doğru adres. Osmanlı’dan kalan izler ise şehrin bir ucundan diğer ucuna uzanan her yerde görülebilir.

Osmanlı Devleti’nin kurucu isimlerinden ve Osmanlı Hanedanı’nın ilk padişahı olan Osman Gazi de Bilecik, Söğüt doğumlu. Kendisinin ve hocası olan Şeyh Edebali’nin türbeleri şehirde en çok ilgi gören mekânlar arasında bulunuyor. Sonraki yıllarda yaptırılan Ertuğrul Gazi Camii, Orhan Gazi Camii, Hamidiye Camii gibi eserler de şehrin alametifarikalarından. Fotoğrafta gördüğünüz 16. yüzyılda yapılan Rüstem Paşa Camii ise mimarisindeki geometrik ve simetrik detaylarla ziyaretçilerini büyülüyor.