.
Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz tüm kesimlerin sıkıntı yaşamasına yol açarken, krizi fırsata çeviren tefeciler yasal boşluklardan ve vatandaşın sıkıntısından da faydalanarak servetlerine servet katıyor. Tüm Dünyada, Ülkemizde ve Kırşehir’de Tefecilik artık tam bir meslek olmuş.
Bu “hizmet alanı”nda meslek icra edip, geçimlerini temin edenlerin sayısı da her geçen gün artıyormuş. Teknolojiye ayak uyduran, toplum da bu mesleği içine sindiren, üç beş kuruşu olan tefecilik yapmaya çalışıyormuş.
Maalesef ortam da buna çok müsait.
Bankalara kredi borcunu ödeyemeyen, nakde sıkışan, iş yapmak için paraya ihtiyacı olan, düğünü olan, kredi kartını ödeyemeyen hemen herkes borcu borçla çevirmek için formalitesiz, kefilsiz kaynak sağlayan tefecilere başvuruyormuş. Eskiden insanlar birbirlerine yardımcı olurlardı. Paraya sıkışan eşinden, dostundan destek alırdı. Esnafların veresiye defteri olurdu. Şimdi bunlar rafa kalktı. Güven bitti.
Ekonomik kriz, vatandaşın sıkıntısı, yüksek faize rağmen bu kirli ve yasal olmayan sektörün her geçen gün büyümesine yol açtı.
Üstelik dallanıp budaklanarak ve klasik tefecilik anlayışından yan yollara saparak, toplumu içten içe kemirerek büyüyor.
Yan yollara girenlere, kestirmeden gidenlere değineceğim ama şunu belirtelim ki maalesef devlet de bunu seyrediyor gibi. Diyanet, Müftü, Vaiz, Cami imamı Faizi, Tefeciliği ne kadar gündeme getiriyor, getirse bile vatandaş bu telkinlere ne kadar uyuyor orasını bilmem ama etkin bir mücadele için yasal zemin de müsait değil gibi, şikayet olursa Emniyet Teşkilatı konuyu araştırır, Savcılığa da giden var mı bilmem.
Yasalara göre banka (yani borç verme izni olan)’dan borç para alabilirsiniz ama, borç verme izni olmayan tefeciden borç para alamazsınız.
Oysa dinimize göre bankadan da tefeciden de faizle para almak aynıdır, aynı oranda kötüdür diye biliyorum.
Devletin çok fazla denetleyemediği bir alanda, dini duygular da yetersiz olunca bir kanser gibi bünyenin tamamına yayılan bir gidişat var. Bu gidişat da çok kötü.
O kadar kötü ki klasik anlamda, ihtiyacı olana para verip yüksek oranda faizle parayı öyle veya böyle tahsil eden tefeciler bile ortamdan şikayetçiymiş.
Onlara göre yan yollara sapanlar, kestirmeden gidenler çoğalmış. Bir pos cihazı edinen mahalle bakkalı bile tefecilik yapabiliyormuş.
Gerçekten de öyle mi bilmiyorum. Ancak bilenler ve alanlar vardır ki bu da konuşuluyor.
Borcu borçla çevirmek durumunda kalan vatandaşlar, tanıdıkları veya bildikleri ve hatta en azından bu işi yaptıklarını anladıkları bir esnafa giderek kredi kartını çektirip, belirli bir komisyon (faiz) karşılığında istediğini alıyormuş.
Hem vatandaş işini görüyor, hem de esnaf para kazanıyor.
Parayı veren açısından ne kefil derdi, ne de tahsilat sıkıntısı var.
Vatandaş açısından ise borcu çevirebilme kolaylığı, ama ötelenen ve çığ gibi büyüyen sıkıntı.
Yan yol, kestirmeden gitmek de bu oluyormuş.
Şimdilik bu yan yoldan giden, adrese kestirmeden varanlar trafiğe takılmıyorlarmış.
Bankaların da çok fazla sıkıntısı yok.
Bu ekonomik ortamda riskli ve küçük kredilerle uğraşmak istemiyorlar, tabi bir de para sıkıntısı var. Bankaların sokaktan vatandaş çevirip adeta yalvararak kredi verdikleri lale devri bitmiş, Bankalar şimdi daha seçici ve garantici davranıyorlarmış.
Kredi kartlarından yapılan harcamalar bir şekilde bankaların da işine geliyormuş.
Dolayısıyla alan memnun, veren memnun, aracılık eden memnun; devlet de karışmıyor.
Bazı esnaflar krize atıfta bulunarak satışın düşmesinden sonra “işimiz artık bu olmuş” rahatlığına olanlar bile varmış.
Ortada hiçbir şekilde el değiştirmeyen ve olmayan Kontör alıyor gibi yaparak, altın alıyor gibi yaparak, araba, beyaz eşya, mobilya, cep telefonu, alıyor gibi yaparak alınan ve verilen para için “dince sakınca yok” diyebilmek mümkün mü?
Bunu işin erbabına, şehrimizin müftüsüne havale ediyoruz.
Ancak bu da bir çeşit tefe değilse nedir? demeden de geçemiyoruz.
Belki dini ve yasal yönden boşluklardan faydalanılıyor, ancak yapılan iş doğru değil.
Daha da derinleşmesi beklenen ekonomik krizde borcu borçla ötelemenin, ve üretim, hizmet, ticaret, alın teri olmadan kazanılan paranın etkisi çok ürkütücü boyutlara ulaşabilir.
Faiz ve tefecilik bir toplumu çürüten etkenlerin başında gelir. Yozlaşma, bozulma ve çöküntüyü beraberinde getirir.
Dini açıdan büyük günahların arasında yer alır faiz.
Tefecilik kanunlarımıza göre de suçtur.
Ey tefecilerin ve faizin kucağına düşenler!
Faizsiz borç para bulun. Bulamıyorsanız harcamanızı, yatırımınızı, organizasyonunuzu erteleyin, erteleyemiyorsanız varsa malınızı mülkünüzü satın.
Biraz küçülün sonra yine büyürsünüz.
Emin olun ki bu sizin için daha hayırlıdır. Toplumda faizcilerin ve tefecilerin kucağına düşüp perişan olanların da örneği çoktur.
Faiz yiyenin de alanın da iki yakası bir araya gelmez, maalesef küresel finans krizi nedeniyle tefe ve tefecilik tavan yaptı, yapıyor, yapacak. Bu tavanın altında kalmadan tefeciliğin kökünün kazınması lazım.
.