Kırşehir
HAYDİ, KALK GİDELİM BUHARAYA
Güngör Yavuzaslan
Şubat ayında yolumuz Özbekistan’a düştü. Pandemi ile mücadelede ülke, farklı kesimlerden insanları davet ederek ülkelerinin turizm potansiyelini gözler önüne seriyor.
Ülke tarihi derinliği ile tam bir medeniyet deryası. Bizi Buhara’da bir zaman tüneli yolculuğu bekliyor… Tarih boyunca yetiştirdiği bilim ve irfan insanları, sanatçı ve alimleriyle zamana mührünü vuran bu şehir, onların ardında bıraktığı eserlerle dünyada Türk-İslam mimarisinin zirveye ulaşmış durumda. Şehir sadece mimari güzelliği ile değil, Buhara, ziyaretçilerini manevi iklimi ile de kuşatıyor.
Buhara, Asya’nın en eski yerleşim bölgelerinden olan ve günümüzde 1 milyon 500 insanın yaşadığı tarihî şehir. Arkeolojik bulgular şehrin tarihinin en az 2500 yıl civarında olduğunu göstermiştir.
Özbekistan’da Zerefşan Nehri havzasında büyük bir vahada kurulan Buhara, tarihte çok sayıda Türk devletinin siyasi ve kültür merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyor. Türkiye’de Bitlis- Ahlat, Afganistan’ın Belh ile birlikte “Kubbet-ül İslam (İslam’ın kubbeleri)” unvanına sahip 3 şehirden biri olan Buhara, Türk-İslam medeniyetinin yıllarca merkezi durumunda idi.
Türk-İslam ilim ikliminde “Yedi Pir” diye bilinen Hoca Abdülhalık Gucdevani, Hoca Muhammed Arif er- Rivegeri, Hoca Mahmud Encir Fağnevi, Hoca Ali Rametani, Hoca Muhammed Baba Sammasi, Seyyid Emir Külal ve Bahauddin Nakşibend gibi birçok mutasavvıfı yetiştiren Buhara, bugün yine ilimsel çalışmalar yapılan bir şehir.
Dünya’da ilmi ve tarihi dokuyu bugüne kadar korumayı başarmış ender şehirlerden olan Buhara’da ziyaret edilmesi gereken yüzlerce tarihi yapıt mevcut.
.
.