Kırşehir
YAKIN YERLER- KALEHÖYÜK ARKEOLOJİ MÜZESİ VE JAPON BAHÇESİ.
Üstün Tuncer
Kısıtlı ve sıkıntılı günlerdeyiz. Yasaklar artık boğmaya başladı. Tam bir cezaevi hayatı yaşıyoruz. Hele hele 65 yaş üstü yasaklar, yaşamı çok daha ağırlaştırıyor, nerede ise çekilmez hale getiriyor.
Şehirlerarası seyahat yasağı elimizi kolumuzu bağlıyor.
Oysa seyahat, özgürlüktür, heyecandır, yaşamak, paylaşmak ve Dünya’yı yeniden keşfetmektir. Yeni insanlar, yeni yüzler tanımaktır. Ne zaman bir yolculuğa çıksam, müthiş bir heyecan yaşar, tarif edemediğim duygular yaşarım. Yolculukların bitmesini hiç istemem. Uzayıp giden yollar, dağlar, ovalar, ormanlar, göz alabildiğince uzayıp giden bozkırlar, köyler, kentler, bu yörelerde yaşayan insanlar..
Hep merak etmişimdir.
Nasıl yaşarlar, ne iş yaparlar, çocukları, okulu, köy öğretmeni, muhtarı, o bölgede yaşayan insanlar, hayvanlar, çobanlar, traktör üzerinde tarlasını süren çiftçi kimdir? Acaba ne düşünüyor, nasıl yaşıyorlardır? Sorunları, mutlulukları..
Bu duygular içinde yüzlerce kilometre yolu aşıp gider, zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varmadan o özgürlük duygularının verdiği heyecanla yolun bittiğini anlar, son noktaya ulaştığınıza üzülürsünüz.
Şimdi, özgürlüğe uzanan bir yol hikayesi yazmak ve yeni bir heyecan için hazırlık yapma vaktidir.
Kısıtlı ve yasaklı günler ne zaman sona erecek, bilemiyorum.
Her şeye rağmen kendimi şimdiden, kısa, yakın yerlere, günü birlik seyahatler için hazırlıyorum.
Ankara yönüne doğru seyahat edecek olursanız, bu kez rotanızı Kaman yönüne çevirin ve farklı bir yolculuk yapın. Belli yaşta olanlar için Kaman yolu, anılarla doludur. 70’li yıllarda, Kayseri-Ankara arasındaki ulaşım Kaman ve Bala üzerinden yapılırdı. Ta ki, Kırıkkale yolu açılıncaya kadar. Daha sonra Kaman yolu unutuldu, ulaşım tamamen Kırıkkale yoluna kaydı.
Kırşehir’i geçip 20-30 kilometre kadar gidin, karşınıza Kaman kavşağı çıkar. Otomobilinizin direksiyonunu sola doğru çevirin ve kavşaktan Kaman yoluna girin. Kaman’a 5 kilometre kala, karşınıza Kalehöyük Arkeloji Müzesi ve Prens Mikakasa Japon Bahçesi tabelası çıkacak. Yol tabelasının hemen yanında sola dönün ve Kalehöyük Köyü’ne doğru ilerleyin. Muhteşem bir görüntü ile karşılaşacaksınız. Bozkırın ortasında insanı şaşkına çeviren muhteşem, yemyeşil bir bahçe, tarih ve kültür fışkıran dopdolu bir müze çıkacak karşınıza.
Önce, Japon Prens Mikasa Anı Bahçesi’nden başlayabilirsiniz..
Mikasanomiya Anı Bahçesi, H.I.H.Prens Takahito Mikasa’nın Türkiye’ye gelişi ve Kaman Kalehöyük kazılarını başlatması anısına, Japonya ve Türkiye arasındaki kültürel ilişkileri geliştirmek ve çevrede yaşayanlara dinlenme alanı yaratmak amacıyla düzenlenmiş. Japonya dışındaki en büyük japon bahçelerinden birisi. Çevredeki doğal manzara ile bahçeyi birleştiren bir düzenleme içinde, bahçede değişik manzaraları dolaşarak gezebiliyorsunuz..
Onlarca bitki türü, japon balıkları, muhteşem bir görsellik ve insana huzur veren, sakinleştiren dingin bir ortamda, patika yollardan Japon süsleme sanatlarının en güzel örnekleri arasında dolaşıyorsunuz..
Şimdi sırada, Kalehöyük Arkeoloji Müzesi var.
Japonya Orta Doğu Kültür Merkezi tarafından, 1985 yılı Temmuz-Eylül aylarında Kaman-Kalehöyük ve civarında yürütülen yüzey araştırmaları sırasında toplanmış seramik ve diğer buluntular değerlendirilerek, höyüğün topografik haritaları tamamlanmış. Yapılan çalışmalarda, bu alanda Orta Çağ’dan Eski Tunç Çağı’na kadar uzanan kültür tabakalarının varlığı saptanmış. Bu çalışmaların sonucu olarak, 1986 yılında kazı çalışmalarına başlanılmasına karar verilmiş.
Japon Ortadoğu Kültür Merkezi Şeref Başkanı, Altes Prens Takahito Mikasa, Kalehöyük’te arkeolojik kazıların başlangıcını işaretleyen törende ilk kazmayı 1986 yılında toprağa vurmuş. Kaman Kalehöyük’te kazı çalışmaları o tarihten günümüze dek aralıksız devam ediyor. Japon devleti, kazıların sürdürülebilmesi için bölgede birde Japon Arkeoloji Enstütüsü kurarak tarihe verdiği önemi göstermiş.
Japon devleti, bu kazıları gerçekleştirirken, tarih ve kültür hırsızı emperyalist devletler gibi tarihi çalıp kendi ülkelerine taşımak yerine, eserlerin sahip olduğu topraklarda sergilenmesi için burada bir de müze kurmuş.
Kazılar sırasında, uzmanlar dışındaki tüm çalışanlar yöre halkından seçilmiş, engellilerin istihdamına öncelik verilmiş ve tüm masraflar Japon Devleti tarafından karşılanmış. Müzede görev yapan rehberlerin nerede ise tamamı aynı köyden. Genç güzel köylü kızlar, köyün yakışıklı delikanlıları müze de görev yapıyor. Ve, bu yardımlar aralıksız sürmeye devam ediyor.
Bir müze görevlisi, sohbet sırasında şunları söyledi.
“Karşıda bozkırın ortasında gördüğünüz küçük köy, bugün Japonlar sayesinde Türkiye’nin en mutlu insanlarının yaşadığı şirin bir köy. Herkesin bir iş var. Herkesin sağlık sigortası, hayat sigortası, belli bir yaşın üzerinde olan insanların emekli maaşları var. Çocuklarımızın eğitiminden geleceklerine kadar planlama imkanı verdiler. İş garantisi ve bize gelecek için umutlu yaşamayı öğrettiler. Japonlar buraya gelmeseydi, bu köy çoktan terk edilmişti. Köyde yaşayan tek kişi kalmazdı. Japonlar, buraya kültürlerini, dünyayı kendilerine hayran bırakan gelenekleri ve ahlak anlayışları ile geldiler. İnsanlarımıza doğruluğu, dürüstlüğü ve yüksek ahlak değerlerini taşıdılar. Kendilerine müteşekkiriz..”
Bu kadar güzel bir bahçeyi, bozkırın ortasında saklı kalmış yemyeşil bir doğayı yaşamak, o havayı solumak istemez misiniz?
O halde, ne duruyorsunuz….
.
.