Kırşehir
KENDİ KENDİMİZİ ALDATIYORUZ
Mehmet Baş
İnsanın büyük trajedisini bir komedyaya döndüren yaşam sanki bütün hikayesini bir dramdan almış gibi duruyor başköşemizde.
Başkalarına birşey anlatmak veya başkalarını anlamaya çalışmak gibi bir imtihanın içinde bütün sorular bilmediğimiz yerden çıkıyor.
Uzayın derinliklerinde bir küçük gezegende bir karıncadan farksız kütlemizle geçici olmanın bütün acısını yine kendimiz gibi geçici varlıklardan çıkarmaya çalışıyoruz.
Övündüğümüz ve kendimizin olduğunu iddia ettiğimiz hiçbirşeyin sahibi değiliz ve buna rağmen değişik bir sahip olma tutkusu bir sarmaşık gibi ruhlarımızı sarıyor.
Dünyaya alışmış olmanın bedelini ruhumuz bir çuvalın içinden çekilen dikenli tel gibi etrafında ne varsa yırtarak ödüyor.
Zihnimizde inşa ettiğimiz kurgusal aşkları ve tutkuları hakikatin rengine boyayıp plastik emziği annesinin memesi sanan çocuklar gibi kendi kendimizi aldatıyoruz.
Tanrının dışında gidebileceğimiz heryerden uzaktayız ve bu uzaklık kendine durmadan yakınlık süsü veriyor.
Zaman hareket ettiğimizde geçtiğini hissettirirken yüzlerce boyut içinde tek bir boyuta varlığımızı hapsedip duruyor.
Mekan ise kendi bedenimizin dışarıya doğru yansıyan bir uzantısından başka birşey değil.
Aynı toprak parçasından aynı filmi farklı çekimlerle sayısız miktarda oynatan Tanrı, bir ırmakta iki kere yıkanılmayacağını her an yeniden yaratarak en güzel şekilde ortaya koyuyor.
İnsansa hayret ve hayranlığını yitirdiği için bu büyük orkestranın içinde bir nağme olduğunu unutarak kendi müziğine kulak tıkıyor.
Varoluşun bu ahengine varlığını uyduramayanlar çıkışı ölümün simsiyah kollarında buluyorlar.
Bir de tüm bunların dışında sadece bedenen varlık gösteren insanımsı böcekler var.
Bunlar yiyorlar, içiyorlar, eğleniyorlar, savaşıyorlar, kurnazlık yapıyorlar, öldürüyorlar ve sonunda bir böcek gibi kaybolup gidiyorlar.
Bence hayat asaletini ve onurunu yitirenlerin hak etmediği en muhteşem ve kutsal konseridir Tanrının.
Kalbimi onun müziği ile doldurarak, her nefeste ona binlerce kere şükür olsun.
.