Kırşehir
KIRŞEHİR’DE ZURNANIN SESİ ABDALLAR
Zafer Çam
Kırşehirli olup da Abdalları tanımayan var mı?
Radyo ve televizyon kanalında Abdalların sazını sözünü türkülerini duymayan var mı?
Düğünlerimizin değişmeyen sanatçıları boz toprağın abdalları…
Atalarımızın emaneti bizlere bunlar.
Garip gelmiş, garip giden, çaresizlik içinde geçim derdinde olan abdallarımıza.
Bir can suyu verecek iş, aş sunacak Kırşehir’in seçilmişlerine, atanmışlarına zenginlerine büyük görev düşmekte.
Abdal gönül adamı olur.
Anadolunun ve aşiretimizin değerli abdalları boş sanatçı değiller.
Sözde, yorumda, davulda, zurnada, sazda becerikli olan abdallar insanları tahlil etmekte de ustalar.
Bugün pande mi dönmendeyiz…
Hayatın her alanına gelen kısıtlamalarda düğünlerde yer aldı. Düğün, dernek kalmadı.
Geçen yıl abdallar düğünsüz bir sezon geçirdiler.
Bu yıl olacak mı oda daha belli değil.
Anadolunun değişmez kültürünün devamı Abdalları zor günler bekliyor.
Kırşehir’de Abdalların tek gelir kaynağı vurduğu davul, üflediği zurna, çaldığı sazı ve kemanı.
Ekmek tekneleri bunlar…
Bugün ekmek tekneleri boş davul duvarda asılı.
Zurna kılıfında paslı…
Saz ve keman duvarda yaslı.
Abdalların türküleri gönüllerde süslü…
Kırşehir’in seçilmişleri çaresizlik içerisinde olan abdallarla ilgili çalışmaları var mı?
Abdal kültürünün devamı bu gençlere iş aş verilmeli.
Abdal kültürü Kırşehir’de yaşatılmalı.
Türk kültürünün, geleneğinin, töresinin bir parçası olan abdal geleneği bu boz topraklarda sürmeli.
Tezene kültürün devamı olan insanlara sahiplenmeyle olur.
Kırşehir’in abdalına yine sahip bizler olmalıyız.
Abdal deyip aşağılanıp yoksulluğun açlığın girdabına bırakılmamalı.
Kırşehir denince akla nasıl abdal geleneğinin büyük ozanı aşığı Muharrem usta, Neşet Ertaş, Çekiç Ali ve birçokları geliyorsa.
Bugün bu geleneğin sürmesi bu gençlere verilecek imkânlarla olacak.
Valilik bütçesini, Belediye kapısını, iş-kur iş imkânını açmalı.
Abdallar tefecilerin, karaborsacıların, faizcilerin ellerine bırakılmamalı.
Gönül erleri Abdallarımızdan zurnaya sesini verdiğinde gelinleri ağlatan damatları oynatan…
Düğünlere neşe katan Meşhur Ayvaz usta…
Aşiretimin bir büyümden dinlemiştim.
Ayvaz ustanın meşhur yıllarında düğünlere sık çağrılanlardanmış.
Zurnayı da gönlü olunca çok güzel ve içli üflermiş.
Ama bazen kendinden beklenmedik bir şekilde zayıf ve düşük tonda çalar herkesi hayal kırıklığına uğratırmış.
Bir gün orda bulunanlardan biri sormuş:
“Usta neden bazen (zayıfça) çalıyorsun?
Zurnanın sesi farklılaşıyor dediğinde.
Usta:
“Ben oyuncuya ve ehil meclisine göre çalarım, büyüklerimizden böyle gördük” demiş.
“Bakarım, eğer oyuncu keyifsiz, isteksiz ve uyumsuz oynarsa, hele bir de lafını sözünü bilmeyenler varsa, ben de duruma göre davranırım,.
“Düdüğe boş üfürürüm gider “ demiş.
“Düdüğe boş üfürmek ya da zurnaya boş üflemek”…
Bugün Kırşehir neden abdallar sahip çıkılmıyor diyoruz..
Söz den yazıdan öteye gitmiyor.
İlgisiz seçilmişlere bir şeyler anlatmaya çabalamak, bir şeyler anlatmaya çalışıp ta anlatamamak…
Karşıdakinden bir yansıma veya bir his almadan konuşabilmek.
Halden anlamayana veya anlamak istemeyene derdini anlatabilmek…
Hani içinden neler gelir geçer?…
Sen de “Düdüğe üfürürsün” geçer…
Çok lafa gerek yok…
Büyük usta halkımız yüzyılların birikimiyle Zurnacı Ustamızın ağzından meramını nükteli bir şekilde ne güzel anlatmış değil mi?
Bizi dinlemeyenlere de üfler geçeriz.
.
.