Bu hafta sonu ucuzluk varmış. Kazak fiyatları çok düşmüş, 2-3 tane alayım, değişik değişik giyerim.
Ayakkabıda kampanya varmış, lazım değil ama yedekte bulunsun, kışın giyerim.
Marka saatler de indirime girmiş, olsun değişik değişik takarım.
Filanca telefonun son modeli çıkmış, pek çok özelliğiyle birlikte geri görüş kamerası bile varmış, elimdekiyle takas yapıp üstüne kart çekerim.
Kahvaltıyı açık büfede, akşam yemeğini de ofis taşımacılığı filanca restoranda yiyelim.
Yaz, tatilsiz yaz olmaz! erken rezervasyona 8 taksit çekeriz.
Ev alacaksak manzaralı, araba otomatik vites olsun, dert etme kredi çeker öderiz.
Ben okuyamadım çocuğum özelde okusun.
Hafta sonu ya pikniğe, ya AVM’ lere gideriz, yeter ki çocuklarımızın gözü bir şey de kalmasın.
O bardak senin, bu tabak benim, çatallarla kaşıklar aynı seriden olsun. Halı, koltuk takımı marka olsun.
Nasıl ödüyorsunuz?
Kart çektiriyoruz.
Ödeyemeyince ne yapıyorsunuz!İkinci kartla birinci kartı ödüyor, üçüncü kartla da ikinci karta takla attırıyoruz. Ben hayatta kart kullanıp kredi çekmedim ancak neden gelirimize göre bir hayat yaşama yolunu tercih etmiyoruz anlamadım. Hatırlarsanız! Eskiden bir şey alabilmek için önce hayal eder sonra beklerdik ve sonra da alınan şeyin kıymetini bilirdik.
Fakirler, zengin gibi yaşamaz, orta halli olanlar da ayağını yorganına göre uzatırdı!
Geçen dönemlerde çok yanlışlar yapıldı, üretim yerine tüketim ekonomisi canlandırıldı, ama bizde çok savurgan davrandık, resmen gelirinden fazla tüketen bir toplum olduk.
Şimdi sonrasını düşünmeden çektirdiğimiz kartların, lüks yaşamak için çektiğimiz kredilerin derdini çekmeye başladık.
Filmlerde, dizilerde izlediğimiz hayatlara özendik.
Eksiden Ediz Hun’u, Filiz Akın’ı mahallesinde nasıl mutlu yaşadıklarını izlerdik. Şimdi ki dizilerin hepsi yatlarda, plazalarda çevrilen entrikaları konu alıp huzur bozuyor, yuva yıkıyor, mahalle mefhumunu mahfediyor.
Hepiniz bilirsiniz, abisinin, ablasının kıyafetiyle büyüyen bir nesildik.
Şehir dışındaki, Almanya’daki akrabalardan gelen kıyafetlere burun bükmeden kullanan insanlarız.
Şimdi ise sadece birkaç kez giydiğimiz ve bedenimize olmadığı için, rengini beğenmediğimiz için dolapta beklettiğimiz kıyafetlerimizi verecek kimse bulamıyoruz. Kanaat etmeyi bilen bir toplum olmaktan uzaklaştık. Komşusu açken hiç rahatsız olmayan bir nesil mi yetişiyor.
Piyasalar moralsiz! Ekonomiye duyulan güvensizlik çığ gibi büyüyor.
Hak etmediğini, hak edişlerle ihya olanlar bile tedirgin!
Cirolar azalıyor, işsizlik artıyor, kartlar patlıyor, konkordatolar ve iflaslar moral bozuyor, bütçesine göre hareket etmeyenler üç beş tirilyonu sağa sola takıp kaçıyor, artık parası olanlar bile para harcamıyor!
Önceden ön ödeme yapan har vurup harman savuranlar, aylardır geciken ödemelerini yapamıyor!
Bazıları gerçekten batıyor, bazıları bir şarkıda dendiği gibi; “hey dokunmayın çok fenayım” üstüme gelirseniz batarım taktiği yapıyor!
Sıfırdan zengin olanlar bile nankörlük ediyor!
Yıllarca ötekileştirilip mağdur edilenler de isyan ediyor!
Ben ekonomist değilim ama aile reisiyim, ev geçindiriyorum, kör de değilim.
Bu kafayla gidersek, daha çok kart ta çekeriz, kredi de çekeriz, çile de çekeriz, yuva da yıkarız.
Vatandaş acilen savurgan yaşantısına, israf ettiklerine ve lüzumsuz harcamalarına, iktidar da bozulan mali morale ve ekonomiye çözüm bulmalı.
Mehmet Emin TURPÇU