Kırşehir
YAZIKLAR OLSUN O NAMAZ KILANLARA
Yaşanmakta olan din Allah’ın dini mı?
Bu din Allah’ın dini değil, o şekle bürünmüşlerin dini denmeli.
“Bilindiği üzere kurulu düzenler, daima mevcut güç sahiplerini koruma yolunda ilerlerler.
Sahip olunan serveti ve siyasi gücü muhafaza etmek için kurulu düzenin devamını savunmak korumak için çalışırlar.
Kurulu düzen dediğimiz şey her şeyden önce bir ideolojiye sahiptir.
Bugün için ideoloji dediğimiz şey geçmişte din idi.
Her düzenin bir ideolojisi vardır.
Yani her düzen bir dine dayanır.
Mekke’de İslam öncesi kurulu düzenin ideolojisi de şirk dini idi.
Şirk dini, Allah’a ve putlara aynı anda inanma ve tapınma düşüncesini içeren bir ideoloji idi.
İslam bu ideolojinin karşıtı olarak doğdu.
Mekke toplumunun liderleri mevcut dinlerini muhafaza etmek ve korumak için Hz. Muhammed (s.a.v) karşı durdular.
Hz. Muhammed’i (s.a.v) teslim olduğu Allah’ı ve Kuran’ı dini onlarınkinden farklıydı.
Bugün aynı ideolojiye sahip olanlarında Allah’ımız, kitabımız, peygamberimiz aynı demiyorlar mı?
Bizim namazımız, orucumuz, hac ibadetimiz Allah için demiyorlar mı?
Mekke müşrikleri gibi biz atalarımızı bu din üzere bulduk onlar nasıl yaşamışsa öyle yaşarız diyenler.
Bugün din adına yaşayanlar aynı değil mi?.
Sözgelimi; dindarlık dediğimiz şeyi namaza indirgemek hem namaza hem de dine ihanet etmektir.
Zira namaz, Mekke müşriklerin de ödünsüz bir biçimde yaptıkları bir ibadetti.
Kişi namaz kılarak şirkten kurtulmuş olmaz.
Ta ki namazın gerçek içeriğini idrak edene kadar…
Bir kez daha ifade edelim ki, namaz, oruç, hac gibi dini ayinler yani ritüeller bir dindarlık ölçüsü olamaz.
Zira bu ibadetleri, Ebu Cehil, Ebu Leheb gibi müşrik önderler başta olmak üzere bütün Mekkeli müşrikler de yerine getiriyordu.
İşte bundan dolayıdır ki bu gibi kimselerin namazı Kur’an’da açıkça kınanmaktadır.
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara…” şeklinde apaçık bir kınama ifadesinin yer aldığı Maun Suresi
“Dini yalan yanı gördün mü?
İşte o, yetimi itip kakar.
Yoksulu doyurmaya yanaşmaz.
Gösteriş için Allah’a yakaranlara yazıklar olsun!
(Yazıklar olsun o namaz kılanlara!)
Onlar yakarışlarında aymazlık içindedirler.
Yaptıklarını gösteriş için yaparlar.
Üstelik iyilik edilmesine de engel olurlar”.
Burada, görüleceği üzere aslında sahte dindarlıkla gerçek dindarlığın ayrımı ortaya konulmaktadır.
Buna göre yetimi itip kakan, yoksulu doyurmayan ve iyilik edilmesine engel olan bir insan tipinden bahsedilmektedir.
Yetimi itip kakmak, yoksulu doyurmamak ve iyilik edilmesine engel olmak…
İşte bunlar sahte dindarı görmemizi ve tanımamızı sağlayacak verilerdir.
Böylece sahte dindarların dindarlıkları şirk dini kapsamında bir dindarlıktır.
Allah’ın düzenine karşı şeytanın düzenine dayanan şirk dinin dindarları, tıpkı şeytanın yöntemini takip ederek gerçek dindarlık kisvesine bürünür. Yani suret – i haktan görünür.
Üstelik kendisini hakka davet edenleri de dinsizlikle suçlar.
Oysa kendileri makamın, saltanatın, paranın, altının, gümüşün, süslü giysilerin kısacası servetin kulu olmuş kimselerdir.
Mal mülk kulluğunu, namaz kılarak sözde Allah’a kulluk sanılsın diye çaba sarf edenler şirk dinin dindarları diye nitelenmekten başka bir sıfatı hak ediyor değildirler.
.