1950 ile 1960 yılları arasında bu dünyaya selam vermiş.
Bugün birçoğu yetmişe gelmiş birçoğu altmışa merdiven vermiş.
Bende atmışına merdiven dayayanlardan birisiyim.
Bakın biz yaşlanmadık daha çok işe yararız desek de, hükümet bizi yaşlılardan sayıyor.
Yaş altmış iş bitmiş lafı buradan gelse gerek.
Hani ülkemizde çok konuşulan kitaplar yazan altmış yetmiş kuşlağı vardı ya, dilerden düşmeyen bunlar için ihtilaller yapılmıştı, zindanlar kurulmuştu, darağaçları dikilmişti.
Yaşları büyütülüp idam edilmişti.
“Ne yapalım yani asmayalım da besleyeli mi” dedikleri nesil di.
Bir dönem Türkiye’yi sallayan devrimci, İslamcı, milliyetçi Gençlik, bugün sokaklara, meydanlar çıkarılmıyor.
Bu neslin “Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Höllük üzerinde yatmış, şeker çuvalından pantolon, soğuk kuyu lastikten ayakkabı giymiş…
Evde inek beslemiş, okulda ABD süt tozu içirilmiş, bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik, çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
İtilmiş kakılmış, darp görmüş…
Baskı, çatışma görmüş, sorguda işkence edilmiş…
Karakolda Filistin askısıyla, ceza evin de isyanla tanışmış…
En azı beş ihtilal, altı muhtıra, yedi post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
Tamamı on ekonomik krizden nasibini almış…
Bu nesil özel bir nesil, birbirini vatan için katletmiş…
Vurmuş, vurulmuş…
Dövmüş, dövülmüş…
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun, ahlakına yakışır şekilde yapmış…
Birbirini yok etme pahasına ölümüne mücadele etmiş, ama neslini tüketememiş…
İntihar sayılmasın diye idam sehpalarına selam veren inançlı yiğitlerde, sırtından kurşunlanıp dostunun kucağında can veren ana kuzuları da bu nesilden çıkmış…
Altmış sekiz’liler de yetmiş sekiz’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri, tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız, hesapsız bu vatanı sevmiş…
En azı simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık, hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli de bir baltaya sap olmuştur…
Eğilmemiş, el etek öpmemiş, aç yatmış, kuyruğu dik tutmuş…
Bu soyu tükenen son kalanlarına aşağıdaki resimlerde iyi bakın…
Bunların bazıları sokakta oyun arkadaşım, kimi ilkokul arkadaşım…
Kimisi öğretmen okulunda aşımı paylaştığım kader arkadaşım…
Kimisi üniversitede silahındaki son kalan mermiyi çatışmada kendimi korumam için benimle paylaşan dava, silah, can arkadaşım…
Bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalktı…
Nu nesil neden özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri ezdi geçti…
Hayat bu nesli sınadı, denedi, çarkın dişlilerin de öğüttü ama tüketemedi…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Bu nesil tam bir müzelik, antika nesildir…
Onun için ellili, altmışlı yıllar arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini, gıymatını bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir.
Bugün bu nesli devlet eliyle evlere koydular.
İhtilallerde, muhtıralarda, ceza evlerine sığmayan nesli kendi eleriyle kapana koydular.
Belki kendi sağlıkları için diye biliriz.
Yinede bu nesil biziz. Bizler siz yeni nesil için antikayız.